Frigya Yerleşmeler
Frigya Yerleşmeler ve Büyük Tümülüs Gordion (Yassıhöyük)
Friglerin kökeni hala tartışılır. Herodot ve Strabo’ya göre Truva Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya Trakya’dan gelmişlerdir. Yani M.Ö. 1200- Homeros’un İlyada’sına göre Frigler, Anadolu’da Truvalılar gibi surları olan şehirlerde kendi krallarıyla birlikte oturdular.
Dalgalar halinde gelen bu halk, Marmara denizi kıyılarına ve Frigya adını alacak olan bölgeye yerleştiler. ( Pazarlı, Gordion, Alacahöyük, Boğazköy, Kültepe) Daha sonra Doğu’ya doğru hemen hemen tüm Hitit şehirlerine yayıldılar. Gordion Başkent olarak , Pessinus (Balhisar) ve Yazılıkaya’da (Afyon’a yakın) dinsel merkezler olarak kullanılmıştır.
Asur kaynaklarında adı geçen ve Friglerin bir kolu olduğu sanılan Muşkiler, ancak M.Ö. 730 cıvarında Kral Midas döneminde adını duyurabildi. Kültür ve geleneklerini uzun süre koruyabilen bu halk, M.S. 4. yy’da dahi Frigya dilini konuşuyordu.
Krallık dönemi uzun sürmedi. (M.Ö. 750-696/676) Anadolu’ya Kafkasya’dan giren Kimmerler , Batı’ya ilerlediler, Gordion’u yakıp yıktılar. Kral Midas intihar etti. (M.Ö. 696 yada 676) Midas’ın ölümünden sonra Frigler siyasal bir güç olmaktan çıktılar.
Büyük Tümülüs
Büyük tümülüsün yüksekliğini 53 metre şuanda ve kapladığı alan +/- 300 metre kare. (Anadolu’da en büyük tümülüsü 69 Lidyalı olan ve Bin Tepe’de bulunur.) Ardıç kütüklerden geçme tekniğile yapılan mezar odası, kıl tabakası ve yumurt büyüklüğnde kireç taşı kaplanmıştır, bu katmanlar hava geçi engellemiş ve mezar odası ve içindekiler hiç bozulmadan günümüze kadar gelmiştir ancak 1951’de Dr. Young’ın açtığı delik delikten geçen hava tunç eşyaların üzerindeki patinayı yok etmiştir. Harika arkeoloji ve restorasyon teknikleri kullanılmıştır ve tüm eşyalar Ankaradaki Anadolu medeniyetleri müzesinde görebilirsiniz.
Mezar odası 6×7 metre boyutların ve yüksekliği 2 metre. İçinde 1.60 m. uzunluğunda 60 yaşlarındaki bir erkek iskeleti bulunmuştur, onun üstünde 21 tane keten ve yünlü battaniye. Sedir ağacından bir yatak , 30 parça mobilya ve 3 tunç kazan ayrıca Midas öncesi Asur, Urartu dönemlerine ait pek çok ufak parça ölü hediyeleri arasındadır ve çoğu kullanılmıştır. Gümüş veya altın yoktu. Çağdaşdaki bir dromos girişinden girebilirsiniz şu anda.
Küçük ama kaliteli bir müzesi tümülüsün karşısında bulunmaktıdır. Bahçede hem şehrin büyük megarondaki taban mozaikleri bulunur, hem de bir Galatalı mezarı da var.
Gordion (Yassıhöyük)
Gordion bir şehir ismi olmakla beraber aynı zamanda Midas’ın babasının ismi olduğu söylentilere rastlamakdeyiz. Gordion’da yapılan kazılar ilk olarak 2 Avusturyalı kardeş (Gustav ve Alfred Kört) tarafından 1900’de başlamıştır. Sonra 1950-1974 yılları arasında University of Pennsylvania Dr. Rodney Young kazıları devam etmişti ve 1951’de Midas’ın tümülüs odasına girdi. Dr. Kenneth Sams 1988’de kazılara tekrar başladı ve devam ediyor.
Gordion iki ırmak arasında bulunur (Sakarya ve Porsuk nehirlerin birleştiği noktasında. Şehirinin kapladığı alan 350 metre çarpı 500 metre. Ayrıca bu şehirin dışında 90 tümülüs cıvarında bulunmuştur. M.Ö. 1500 yıllarında belli insan topluluklarının yaşadıkların biliniyor. Hitit çağlarından kalantılardan bu bilgileri kanıtlamaktıdır. Friglerde M.Ö. 900’ler buraya yerleşmişlerdir. +/- 750 yıllında Frig başkent olduğunu sanılır. Surlar ve diğer yapılar Frigler aitti M.Ö750-500 yıllarında yaşamışlardı. Kireç taş taç kapı yüksekliği 9 metre, 9 m de genişlikte olup ve 23 metre uzunluktaki üstü açık koridor. Koridordan şehre ulaşılıyordu. Koridorun üstü açık ve uzun olması duşmanlar için bir savunma amacı gödülüyordu. Bu savunma yöntemi Truva’da ve Tiryns’de(Yunanistan) görebiliriz. Taç kapının girişde sağ tarafında erzak deposu bulunmaktadır, solda ise kazılar halen devam etmektedir. Girişte karşımıza sıralanmış 3 genişce megaron odalardan birisinin iki katlı olduğu sayılıyor. Büyük ihtimalet burası tapınak. Bu odaların sol tarafındada 8 megaron oda serisi görünmektedir; herhalde saraya aitlerdi.
Frig Krallığı’nın başkenti Gordion’un kalıntıları Ankara-Eskişehir karayolu ve Sakarya ile Porsuk nehirlerinin birleştiği yerin yakınında Polatlı’nın kuzeybatısında bulunmaktadır. Gordion’un geçmişi MÖ 8. yüzyıl ortalarına kadar gider. Şehir en parlak dönemini MÖ 725 ve 675 yılları arasında yaşamıştır. Midas bu kentte oturmuştur. Gordion, MÖ 7. yüzyıl başlarında Kimmer saldırısına uğramıştır. Şehir, Büyük İskender tarafından bağımsızlığına kavuşturuluncaya kadar 6.yy ortalarından başlayarak Pers istilası altında kalmıştır. Ayrıca Büyük İskender çözenin Asya fatihi olacağına inanılan gördüğümü Gordion’da kılıçıyla kesmiştir (MÖ 334).
Kent Höyüğü: 350×500 metre ölçüsündeki yassı bir höyük durumundaki Frig kenti, Sakarya ırmağının hemen doğusunda yer almaktadır. Arkeologlar, anıtsal bir kapı ile birlikte kral ailesine ait bir çok yapı ve evlere kent duvarlarına ilişkin kalıntılar ortaya çıkarmışlardır. Bunların tümü Frig krallığına en parlak dönemine (MÖ 725-667) tarihlenmektedir.
Kent Kapısı: MÖ 8.yüzyılın sonunda yapılmıştır. Yumuşak kireç taşından 9 metre yükseklikteki kısmı günümüze kadar korunmuş anıtsal bir yapıdır. Kente asıl giriş 9 metre genişliğinde ve 23 metre uzunluğunda üstü açık bir koridorla sağlanıyordu. Kapının iki yanında yer alan kulelerin kente açılan birer kapısı vardır. Tamamı kazılan kuzey avlu depo olarak kullanılıyordu. Güney avlusu ise Pers kapısının büyük güney duvarının korunması amacıyla kazılmadan bırakılmıştır.
Kent Merkezi: Höyüğün orta kısmı saraylara ayrılmıştır. Kerpiçten bir duvar (B) dört yapıyı içeren sarayın birinci avlusunu kent kapısından ayırmaktadır. Daha kalın bir duvar (E1, E2, E3) iç avluyu kuzey, batı ve güney yönlerinden çevirmektedir. Olasılıkla bu duvarlar saray yapılarının doğu yönünce de uzanmakta ve böylelikle onları dışarıdan tümüyle ayırmaktadır.
Saraylar: Birinci avludaki iki yapı birer megarondur. Megaron 2, geometrik desenli bir mozaik ile döşenmiştir. Bu mozaik, bilinen en eski çakıltaşı mozaik örneğidir ve bugün bir kısmı Gordion Müzesi’nde sergilenmektedir.
Megaron 3: Bu, günümüze kadar Gordion’da çıkarılmışen önemli yapıdır. İç avluda yer alan yap Frig akropolünün en büyük binasıdır. Yapı, iki sıra ahşap direkle bir orta ve iki yan nefe ayrılmıştır. Arkeologlara göre orta bölüm tek katlı ve yüksek bir salondu. Yan kısımlar ise iki katlı ahşap galeriler şeklindeydi. Megaron 3, MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş en eski yapılardan biri olmalıdır.
Teras Yapısı: Terasın batı kesimindeher biri 11×14 metre ölçülerinde yan yana sıralanmış 8 adet megaron yer alır. Her birinde ortada bir ocak ve yanlarda direklerle desteklenen ahşap galeriler bulunmaktadır. Büyük olasılıkla bunlar sarayın günlük işlerinin görüldüğü yapılardır. Megaron 3’ün yanına yapılan bir merdivenle yeni oluşturulan terasa geçiş sağlanmıştır.
Pessinus (Ballıhisar)
Pessinus ören yeri, Ankara-Eskişehir karayolu üzerinde Sivrihisar yakınlarındaki Ballıhisar’da bulunmaktadır. Pessinus, tanrıların anası Kibele olarak anılan tanrıçanın ünlü kutsal yerleşmesiyle birlikte Rahipler Devleti” şeklindeki antik bir Frig yerleşmesiydi. Ana Tanrıça’nın şekilsiz taştan yapılmış kült heykelinin (Baitylas) gökten indiğine inanılıyordu. Kent, Bergamalılar’ın egemenliği altında kalmıştı, fakat Galatlar’ın saldırısına rağmen buradaki rahipler sınırlı bir özgürlüğe sahip olabilmişlerdi. Kenti beş Frigyalı ve beş de Galat rahiple birlikte bir baş rahip yönetmişti. MÖ. 204 yılında Roma senatosunun Pessinus’a elçiler gönderip Kibele’nin kült heykelini Roma’ya getirtmesi ve orada inşa ettirilen bir tapınağa bu heykelin yerleştirilmesiyle kent çok büyük bir üne kavuştu. MÖ. 25 yılında Augustus, Galatia eyaletini kurunca, Pessinus Romalıların yönetimine geçmiştir.
TAPINAK: Yapı çok ilginç bir plana sahiptir. Dar kenarlarında altı, uzun kenarlarında on bir sütun bulunan peristasis (antik tapınağın etrafını çeviren sütun dizisine verilen ad) Hellen tapınağının değişik bir uygulamasını göstermektedir. Yapıyla ilişkisi olan ve bir theatron (Antik Yunan tiyatrosunda seyircilerin oturduğu kısma verilen ad) işlevi gören gösterişli bir basamak sırası ortaya çıkarılmıştır. Bu nedenle Belçikalı araştırıcılar onu bir tiyatro-tapınak olarak tanımlamışlardır. Buna rağmen Ekrem Akurgal söz konusu basamakların Kibele kültü ile ilgili olduğunu düşünmektedir. Çünkü tapınağın yeraltı bölümü Aizonai Tapınağı’nda olduğu gibi buna işaret etmektedir. Mimari süslemelerine göre tapınak MS. 1. yy’ın ilk yarısında yapılmıştır. Açık bir alanı üç yandan çeviren portiko (çatısı sütunlarla taşınan hol) kalıntıları buranın bir agora olarak düzenlendiği görünümünü vermektedir. Yapı, eski Anadolu kültürleriyle ilişkili Hellen tapınakları şeklinde batıya bakmaktadır.
NEKROPOL: Kentin nekropolünde yapılan kazılarda ön yüzleri kapı şeklinde olan Geç Roma mezarlarının güzel örnekleri bulunmuştur. Nekropol seramiğini inceleyen İnci Bayburtoğlu’na göre halen Ballıhisar’daki yerel bir depoda korunan mezar taşları MS. 3. ya da 4. yy’a tarihlenebilir. Bunların içinde en önemlisi üzerinde bir aslan heykelinin yer aldığı steldir.
Belçikalı arkeologlar Pessinus’un sığ vadisinde yapılmış geniş ve olasılıkla uzun bir kanalı da ortaya çıkarmışlardır. Bu kanalın her iki yanı basamaklıdır ve söz konusu basamaklar yazın kanaldaki su düzeyi aşağı indiğinde vatandaşlara kolaylık sağlıyordu. Bundan başka kanalın kuzey ucundan Roma çağında varolan derenin suyunu düzenleyen kapatma sistemini de Belçikalı arkeologlar bulmuşlardır.
guzel bi eser